6 Şubat 2010 Cumartesi

Acı Çekmeyi Seviyoruz

Tutuculuk, yeniye kapalılık, alışmışı değiştirmeme isteği, yeniye adapte olamama korkusu... Türk halkının ezelden beridir sahip olduğu belki de en kötü -kimisine göre elbetteki iyi- bir özelliği temsil ediyor: Tutuculuk. İlk cümlede saydığım durumları hayatımızın o kdar çok alanında yapıyoruz ki artık en yenilikçiyim diyenin bile bir huyu haline gelmiş durumda. Sadece durup bir düşünün en son ne zaman evinize farklı bir yolu kullanarak gittiniz? Ya da sabah kalktığınızda yaptıklarınızın sırasını en son ne zaman değiştirdiniz? En son ne zaman monoton ve rutin hayatınızda değişklik yapmak istediniz? Ülkemizde çoğu insanın buna vereceği cevap "hatırlamıyorum" olacaktır muhtemelen. İnsanlar her gün sırf yorulacakları veya gidecekleri yere geç kalacakları için işe/eve giderken aynı yolu kullanıyor; her sabah yaptıklarını aynı sırayla yapmazsa kendisini eksik hissediyor; monoton hayatından kurtulmanın yollarını arama zahmeti bile göstermiyor. Niye? Hayatlarında yenilik olacak diye. Dediğim gibi en yenilikçiyim diyen bile bu gibi şeyleri hayatında sürekli olarak yapmakta. Bunun sonuçlarını ülkemizde makro açıdan değerlendirecek olursak, bizi yönetenleri de aynı şekilde seçiyoruz. Niçin AKP'den kurtlumak için hiçbir şey yapmadık son genel seçimlerde? Oysa ki dert yanmıyor muyduk başbakandan? Çoğu insan muhalefeti bile doğru dürüsüt yapamayan bir partiye oy vermediler mi sırf "Ben hep x partisine oy veriyorum ama!" deyip? Yine yakınıyoruz hükümetten, aldıkları kararlardan, zamlardan, haksızlıklardan. Yine sandık zamanı değişmeyecek ama hiçbir şey. Çünkü tutuculuk kanımıza işlemiş çoktan. En yakın örneği işte: Yıldırım Demirören! Bir Fenerbahçeli olarak mutlulukla karşıladım BJK'nin seçim sonucunu. Bir dahaki seçime kadar BJK yine tehdit olamayacak şampiyonluk yolunda. Ama üzülüyorum bir insan olarak. Bu kadar mı seviyoruz acı çekmeyi? Hani Çarşı karşıydı herşeye? Hani çok alternatiftiniz siz? Hani çok yenilikçiydiniz? Hani nerde o protestolar? Bahsettikleri Beşiktaşlı duruşu da bu olsa gerek... Onların da suçu yok ama. Ne de olsa işlemiş bu ızdırap çekme sevdası ruhumuza. Değişmek acı veriyor hepimize. Lütfen bu yazımı okuyan kaç kişi varsa en azından yarın rutin olarak yaptığınız hiçbir şeyi yapmayın. Gün sonunda ne hissettiğinizi düşünün. Hayata bir de farklı bir pencereden bakın. Küçük de olsa değişin, değişimin parçası olun...

Hiç yorum yok: