21 Mayıs 2010 Cuma

"Fenerbahçe Niçin Sevilmiyor?" ve "Bursaspor Bir Balon mu?"


Nerdeyse 1 hafta geçti üstünden. Hala feysbuklarda, başka sitelerde rastlayabiliyoruz Fenerbahçe'yle dalga geçen görüntülere. Aralarında gerçekten çok komik olanlar yok değil. Bir Fenerbahçeli olarak özellikle de bu yıl oldukça fanatik bir Fenerbahçeli olarak çok gülüyorum bazılarına. 3G teknolojisine artık herkesin sahip olabileceği, onu geçtim kullandığımız en basit telefonda bile radyonun bulunduğu bir zamanda böylesi bir yanlış anlaşılmadan ötürü şampiyonluk kutlaması yapılmasını aklım almıyor gerçekten. Aslında komik olan Fenerbahçe taraftarının sahaya girip şampiyon olmuşçasına sevinmesinden ziyade diğer takımların da aynı sevinci göstermesi. Maçı evde izlerken Lig TV'nin yanlış yönlendirmesi, maçın atmosferi ve stadın bir anda çılgına dönerek sevinmesiyle beraber ben de bir an için Bursaspor maçının 2-2 bittiğini düşündüm. Fenerbahçe'nin maçını boşverip Bursaspor'un maçını veren kanalı aramaya başladım. O anda maç bitmiş ve reklama gitmişti Digiturk. Geçtiğim sonraki kanal ise Gençlerbirliği Galatasaray maçını veren kanaldı ve belki de Fenerbahçe'nin "sözde" şampiyonluk kutlamlarından daha komik (hatta traji-komik demek daha uygun olur sanırım) bir durumla karşılaştım. Galatasaray mağlup olmuş, futbolcular moral bozukluğuyla soyunma odalarına giderken Galatasaray taraftarının çılgınca ve hatta şampiyon olmuşçasına sevinmesine tanık oldum. O an zaten anlamıştım Bursaspor'un şampiyon olduğunu.
Geçenlerde bir anket yapılmış, bilen bilir. "En çok taraftar hangi takımda?" klişesinden başka "En sevmediğiniz takım" ve "Tuttugunuz takım haricinde en çok hangi takıma sempati duyuyorsunuz?" gibi farklı sorular da sorulmuş. 2. sorunun cevabında popülist bir yaklaşım sonucu Bursapor çıkmış doğal olarak. Geçen yıl olsaydı Sivasspor'un çıkacağı kesindi. Asıl ilginç durum en sevmediğiniz takım anketinde... Açık ara (2. ile arasındaki fark %30 civarı) Fenerbahçe en sevilmeyen kulüp olarak görülüyormuş(oranı da %57). Tuttuğunuz takım anketinde ise Galatasaray'ın ardından %2lik bir farkla ikinci sırada geliyor Fenerbahçe. Buradan hareketle sevmeyeni seveninden daha fazla da diyebiliriz. Bunun nedenlerini araştırmayı bir tez konusu haline getirmek gerek aslında. "Niçin sevilmiyor Fenerbahçe?" Aklıma ilk olarak çok itici bir duruş sergileyen yöneticileri ve bir o kadar irite olunabilecek futbolcuları, en başta da aziz yıldırım'ın tekeli hatta faşist yönetimi geliyor. Ama başka bir açıdan da yaklaşabiliriz buna. Önce bir kaç örnek vermek lazım. Chicago Bulls'un Jordan'lı döneminde kazandığı 6 şampiyonluğu hatırlarsınız. Jordan bir efsane, Chicago Bulls ise yenilmez armada, bir hanedanlık... Ama destekçilerinden daha fazla sevmeyeni var. Nedendir bilinmez alternatif arayışı ya da güçlünün yanında olmama durumu söz konusu belki de. Aynı durum Lakers'ın three-peat yaptığı dönemde de yaşanıyordu. Shaq ve Kobe ikilisinden nefret edenler sevenlerinden daha fazlaydı. Sonra bir Spurs dönemi var ki onu sevmeyenler arasında ben de varım zaten. Bırakalım basketbolu, NBA'i ligimize geri dönelim. Galatasaray 4 yıl üst üste şampiyon olmuş, UEFA Kupası'nı kaldırmış, Super Kupa'yı kazanmış. Gazetelerde ve sokaklarda her gün konuşulan en önemli konu ise Galatasaray'ın bu başarıları kazanmasının nedeni olarak görülen hakemler... Geçen yılın Barcelona'sına bakalım. 6 kupayla kapanmış bir sezon. Buna rağmen muhalifi daha fazla. Hatta zamanında ezilen takım olması sebebiyle sempati duyanlar, Barça'nın bu başarılarının ardından bir anda kraldan çok kralcı olup Real'i desteklemeye başladılar. Bu örnekleri uzatabiliriz istediğimiz kadar. Ana fikir ise şu: Her zaman kazanan, dolayısıyla en büyük statüsünde olanın karşısında duran çok olur, sevmeyeni daha fazla olur. Çünkü kazanana karşı muhalif duruş sergilemek seni değerli kılar ve bir o kadar da değerli hissettirir. Davut ve Goliath hikayesi de öyle değil midir zaten? Kim Goliath'ı destekler ki?
Gelelim Bursaspor'un şampiyonluğuna. 4 takımın hatta 3 İstanbul takımının (son yıllarda Trabzonspor'un yaşadıkları ve konumu ortada) hanedanlığına son verişi yılın olayı hiç şüphesiz. Yaz aylarında yapılacak anketlerde yılın oyuncusu, yılın teknik adamı, yılın takımı, yılın olayı kategorilerine damga vuracağı da kesin. Beni sevindiren en önemli konu ise artık büyük takımlarımızın sadece formalarının ilk üçe gireceğinin kesin olmaması. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş oynayan futbolcusu, taktik veren antrenörü, yöneten yöneticisi kim olursa olsun sadece adıyla ilk üçe girebiliyordu. Son yıllarda konuşulan farklı bir takımın şampiyon olması (ki Trabzonspor olsa dahi kabulümüzdü) eminim ki futbolu gerçekten seven tüm insanları mutlu etmiştir. Bursaspor'a bu konuda büyük saygı duyulması da şarttır ayrıca. Ancak şu durumda Bursaspor takımını maalesef yalnızca tebrik etmekten ileri gidemiyorum. Aziz Yıldırım'ın zamanında söylediği "UEFA Kupası Galatasaray için bir tesadüftü" sözlerinden hareketle bu şampiyonluğun da Bursaspor için tesadüften başka bir şey olmaması gerekiyor. Aziz Yıldırım, çok ağır eleştirilere maruz kalmıştı o dönemde. Anlatmak istediğini anlayan pek çıkmamıştı ama dediklerinde son derece haklıydı. Galatasaray 2000'den sonra devamını getirip, Porto örneğinde olduğu gibi Şampiyonlar Ligi'nde de başarılar kazansaydı, işte o zaman tesadüf olmaktan çıkardı o kupa. Günümüze dönersek tekrar, Bursaspor için Şampiyonlar Ligi'ne doğrudan katılmak büyük bir fırsat. Hele ki kendilerini o sahnede gösterecek futbolcular için bulunmaz hint kumaşı niteliğinde. Çıkıp toplarını oynamaları yeterli; kimse onlardan o sahnede daha fazlasını beklemiyor. Ancak Lige döndüğünde aynı başarının tekrarlanması şart. En azından şampiyonluk yarışında olması gerekiyor. Bu yılki başarısını devam ettirmesinin, aksi durumda tesadüf diye ortaya çıkacak olan bizlere güzel bir cevap olacağı kanaatindeyim. Kısacası Bursaspor'un bir Sivasspor sendromu yaşamaması gerekli. Bunun için de ellerinde oldukça büyük bir potansiyel var aslında. Tarihin 4 şampiyonunundan başka bir futbol kültürü oluşturmuş olan, her daim doldurulabilecek bir stada sahip olan, "Bursalı değil Bursasporluyum" diyebilecek taraftara sahip olan yegane kulüp ülkemizde. Hatta kendilerine özgü bir gol sevinçleri bile var:) Yani bu başarılarını tekrarlamamaları için önlerinde hiçbir engel yok. Yeter ki ileride belki de bir Mourinho olabilecek olan Ertuğrul Sağlam'ı kaybetmeyip ona sonsuz şekilde güvenebilsinler.

Hiç yorum yok: