20 Aralık 2010 Pazartesi

Nerde O Eski Günler


Eskiler daha mı güzeldi ne? İster istemez karşılaştırıyorum 50 - 60 yıl öncesinin taraftarlarını ya da insanların futbola bakışlarını, şimdikilerle. Hatırlayalım istedim o zamanları sadece. Mesela bir arada yaşayabilmek için yırtıyoruz ya kendimizi dar görüşlülere karşı, o zamanlar taraftarlar bir arada otururlardı her maç. Türk'ü, Rum'u, Kürt'ü, siyahı, beyazı, laciverti, kırmızısı, müslümanı, gayrimüslimi farketmeden. Rakip takım tribünü falan da yoktu öyle. Mesela Başkanlar da sürekli ortalarda olmazlardı. Onlar "Başkan"lardı, kulubü yönetenler... Biraz tepede olup sorun çözerlerdi, yaratmazlardı. Futbolcular kendilerini yere atmazlardı. Atanlar olursa da yerdeki o çamuru tatmak için atardı, insanları aldatmak için değil. Stadyumlar vardı Arenalar değil. Daha küçüktü hepsi, herkes kaynaşabilirdi rahatça. "Merchandise" nedir bilinmezdi. Tek merchandise gidilen maçın biletiydi, koçanlısından. Maça gitmek için şık giyinilirdi, her zaman gidilemezdi ne de olsa. Formalarda reklam olmazdı hiç. Futbol endüstriyelleşmemişti bile. Ne güzeldi "endüstrisiz" futbol. Aslında her şeyden önemlisi rakibe, taraftara, hakeme saygı vardı şimdi hiç bir yerde göremediğimiz cinsten hem de. Ha bir de özellikle küfür yoktu tribünlerde. Hatırlasanıza "Ya ya ya şa şa şa Fenerbahçe çok yaşa"lar söylenirdi ya da "Re re re ra ra ra Galatasaray Galatasaray Cim Bom Bom" diye bağırılırdı. Futbol maçları hafta sonları ailece gidilen, piknik, sinema ,tiyatro aktivitelerine alternatif oluşturan bir etkinlik konumundayken, şimdilerde tribünde hele ki kale arkası tribünlerinde kadın izleyici gördüğümüzde "oha kadın gelmiş lan maça" diyoruz maalesef. Her haliyle tercih ederim o günleri şimdiye kıyasla.
Bu yakınmaların ardından çok farklı bir yere bağlamak istedim konuyu. 1 haftadır rahatsızlığından ötürü zor günler geçiren gerçek efsanemizi (sadece Fenerbahçelilerin değil, tüm insanların), Lefter'i unutmamamız gerek. Türkiye'de kaç tane sporcunun heykeli stadın önüne dikilir ki? Kaç tane futbolcu tanıyorsunuz bir kulübün marşına adını sokmayı başarabilmiş? Hepsinden de önemlisi kaç tane Yunan tanıyorsunuz Türkiye milli takımının kaptanlığını yapmış? Sizce böylesi bir durum bugün olabilir miydi? Devşirme bir oyuncuyu milli takımda görmekten midesi bulanan insanların yaşadığı bir ülkeden ve onun spora bakış açısından bahsediyorum. Lefter'i yüceltmemiz için yalnızca, geçmişteki sorunlarına tutsak kalmış iki ülkenin de "vatandaşı" olabilmesi bile yeter aslında. Sporun barış için olduğunun en büyük kanıtı Lefter Küçükandonyadis ve döneminin futbol felsefesi. Lefter sahaya çıkınca inlerdi tüm tribünler hep bir ağızdan o zamanlar. Ne nefret vardı o sözlerde, ne kavga dövüş, ne de sin kaf...
"İstanbul deyince aklıma stadyum gelir
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık
Memleketimin insanına
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına
Ben de bağırırım birlikte
Avazım çıktığı kadar
Göğsümü gere gere
Ver Lefter'e yazsın deftere...."

Hiç yorum yok: