18 Haziran 2010 Cuma

2010 Dünya Kupası Denince...


Her 4 yılda bir hayatımızın bir ayını adeta çalan, bizi kendine bağlayan, futbolun ramazanı olarak adlandırabileceğimiz Dünya Kupası müthiş bir gürültüyle ve diğer kupalara göre bir değişiklikle başladı geçen hafta. İlk defa bir Dünya Kupası'nın açılış maçını bir önceki şampiyon oynamadı. Bunun yerine ev sahibi ülkenin maçı oynanadı ilk maç olarak. Müthiş bir gürültü dememin sebebi ise açıktır sanırım. Dünya Kupası'nı kimin kazanacağını, kimlerin katıldığını, hangi maçların oynandığını herkes bilmiyor belki ama Dünya Kupası'na dair herkesin dilinde ve özellikle de kulaklarında ses olan tek şey şüphesiz "vuvuzela". Aslında başımıza böyle bir şeyin geleceği 1 yıl öncesinden belliydi. 2009'da düzenlenen "küçük" Dünya Kupası olarak da adlandırılan Konfederasyon Kupası'nda vuvuzela tüm tribünlerin gözbebeği halindeydi. Hatta o zaman bile yasaklanıp yasaklanmayacağı gündeme gelmişti bugün olduğu gibi. Stadlardaki anonsların duyulmasını ilk gereklilik olarak gören FIFA, vuvuzelanın buna bir engel teşkil etmediğini söyleyerek insanların rahatsızlığını ikinci plana atmış ve vuvuzelanın kullanımını yasaklamamıştı. Geçtiğimiz günlerde aynı konu yeniden gündeme geldi. Bazı futbolcuların maçlar esnasında vuvuzeladan yakındıklarını kameralar kaydetti. Siteler açıldı bir nevi imza toplandı yasaklanması yönünde. Ama FIFA yine aynı karara vararak kendini tekrarlamış oldu. İzleyenler de ikiye bölünmüş durumda aslında. Vuvuzelanın son derece rahatsız olduğunu ileri sürenlere karşılık Afrika'nın bir rengi ve kültürü olduğu gerçeğini öne sürerek destekleyenler mevcut. Bana göre ise futbolun heyecanını çalmakta vuvuzela. Botoks bir insanı nasıl ifadesiz hale getirebiliyorsa vuvuzela da futbola aynı etkiyi yapıyor kanımca. Kaçan gollerde, direkten dönen toplarda taraftarın yükselen sesini veya hakemin yanlış kararında, yapılan sert bir faulde tribünlerin hep bir ağızdan bağırmasını bu Dünya Kupası'nda hiç duyamadık ve duyamayacağız da. Doğrusunu söylemek gerekirse futbola ruh katan şeylerin başında bu taraftarların bu tepkileri yer alıyor. Ama bir başka açıdan baktığımda da vuvuzelanın bu kupaya büyük renk kattığı ortada. Ayrıca 2010 Dünya Kupası hatırası olarak edinmekte de fayda var ki siparişini verdim umarım yarın elime geçecek :) Kesin olan tek şey ise gelecekte "2010 Dünya Kupası denince aklınıza ilk ne geliyor?" diye sorduğumuzda şampiyondan veya olaylı maçlardan çok vuvuzela cevabı alacağımız.

Vuvuzela kadar çok konuşulan bir başka cisim ise Jabulani. adidas'ın her Dünya Kupası için özel olarak ürettiği toplara her zaman yakınanlar çıkmıştı. Ancak bu kadar konuşulanı ve tartışma yaratanını hatırlamıyorum doğrusu. 2002 kupasının topu Fevernova bile bu denli yankı uyandırmamıştı ki gerçekten kötü bir toptu. Jabulani'den yakınanların başında ilk maçlarında puan kaybeden büyük takımlar geliyor nedense. Topun çok hızlı yön değiştirdiğini, uzaktan şutlara olanak tanımadığını, kalecileri yanılttığını söylüyor futbolcular ve teknik adamlar. Nitekim İngiltere'nin ABD'den yediği golde Green'in hatası kadar Jabulani'nin marifeti olduğu da söyleniyor. Denemeden bilinmez elbette ama izlediğim kadarıyla biraz fazla seken ve biraz da yumuşak olan bir top gibi görünüyor. Elbetteki bu tartışmalar kupanın sonuna kadar devam edecek ve hakemlerin kararlarını eleştirmekten çok topu eleştirmek daha kolay olacak.

Hiç yorum yok: